İnsanoğlunun dünyanın kendini yenileme hızından daha fazlasını ekosistemlerden ve doğal kaynaklardan talep etmesi nedeniyle, WWF ve Küresel Ayak İzi Ağı’nın (Global Footprint Network) açıkladığı “Dünya Limit Aşım Günü” her yıl biraz daha erken bir tarihe çekiliyor. Türkiye bu yıl, 27 Haziran itibarıyla doğanın kendisine sunmuş olduğu kaynakları tüketti. Dünya ortalamasının 32 gün öncesini işaret eden bu tarih, mevcut doğal kaynakları henüz 6’ncı ayın sonunda tüketmiş olduğumuz ve kalan dönemde dünyanın bir yıl içinde yenileyebileceği kaynaklardan fazlasını tüketeceğimiz anlamına geliyor.

İki dünyamız varmış gibi tüketiyoruz

Kurduğumuz ekonomik ve toplumsal sistemler, doğanın sunduğu ekolojik kaynaklardan besleniyor. Sağlığımız, esenliğimiz, refahımız için gerekli temiz havayı, suyu, gıdayı ve tıbbi ürünleri doğaya borçluyuz. Eğer dünyadaki herkes ortalama bir Türkiye vatandaşı gibi yaşıyor olsaydı, doğanın bir yıl içinde yenileyebildiği bu kaynakları 27 Haziran’a gelindiğinde tüketmiş olacaktık. Bu, aynı zamanda mevcut tüketimimizi karşılamak için bir dünyaya daha ihtiyaç duyduğumuz anlamına geliyor. Başka bir deyişle, iki dünyamız varmış gibi tüketiyoruz.

Her ülkenin kaynak kullanım hızı farklı olduğu için, Limit Aşım Günü ülkeden ülkeye değişiklik gösteriyor. Bir önceki sene Türkiye’nin Limit Aşım Günü 11 Temmuz iken bu yıl 27 Haziran’a geriledi. Bu da, her yıl giderek artan bir hızla kaynaklarımızı tükettiğimizi gösteriyor.

Ekolojik kaynakları aşırı kullanmanın sonucunda ormanlar yok oluyor, biyolojik çeşitlilik kayboluyor, balık stokları azalıyor, tatlı su kaynakları yitiriliyor, topraklarımız erozyona uğruyor ve havamız kirleniyor. Atmosferde artan karbondioksitin tetiklediği iklim değişikliği, kuraklıklar, orman yangınları, aşırı yağışlar ve benzeri olaylarla kendini giderek daha belirgin bir şekilde hissettiriyor.

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Genel Müdürü Aslı Pasinli, konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Türkiye’nin Ulusal Limit Aşım Günü, rekor bir sıçrama ile 14 gün öne gelerek yılın ilk altı ayına kaymış durumda. Bu durum, dünyamızın ekolojik çöküşünde bizlerin de rolü olduğunu gözler önüne seren ciddi bir gösterge. Doğa sorunları genelde çok karışık, devletlerin çözmesi gereken sorunlar olarak algılanıyor. Devletlere iş düştüğü muhakkak, ancak bireylerin, kurumların, STK’ların da sorumlulukları büyük. Ve bu sorumluluğu, rekabet üstü, politika üstü bir ruh haliyle, çok daha samimi olarak, daha radikal kararlarla ve iş yapış şekilleriyle sahiplenmemiz gerekiyor. Unutmamalıyız ki, gezegenimizin felaketi üzerine saadet kurmaya çalıştığımız bir yaşam modelinin kazananı olamaz.”

Akıllı Hayat 2030 ile daha iyi ve sürdürülebilir bir gelecek

Sürdürülebilir ve daha yaşanabilir dünya hayaliyle “Akıllı Hayat 2030” vizyonunu büyüme stratejisinin merkezine konumlandıran Zorlu Holding, enerjiden tekstile, beyaz eşyadan teknolojiye tüm faaliyet alanlarında insanın, toplumun ve gezegenin gelecekteki refahını temel alan sürdürülebilir çözümler üretmeye öncelik veriyor.

Akıllı Hayat 2030 vizyonu doğrultusunda sürdürülebilirliği tüm şirketlerine yayan Zorlu Grubu, dünyanın en az enerji ve su tüketen ürünlerini üretiyor. Teknolojiden beslenen inovatif çözümlerle üretim süreçlerinin çevresel etkisini en aza indiriyor. Tesisleriyle Endüstri 4.0’a geçişte Türkiye’ye örnek olan Zorlu Grubu’nun rüzgârdan, jeotermal ve güneş enerjisine uzanan yenilebilir enerji portföyü yüzde 78’e ulaşıyor. Geleceğin akıllı ev ve şehirlerine yönelik çözümler üretilirken, akıllı tekstil uygulamaları ile sağlıktan otomotive kadar uzanan geniş bir yelpazede sürdürülebilir ürün ve çözümler üretiliyor.