Pireler neden inovasyon yapamaz?
Pirenin adını duymak bile çoğumuzu kaşındırmaya yeterli. Başlığı okuyup “Pirenin inovasyonla ne ilgisi var?” demeyin. Makaleyi okuduğunuzda, iki kelimenin aslında birbiriyle ne kadar ilişkili olduğuna siz de şaşıracaksınız.
Bu minik hayvanların kendi boylarının 200 katı kadar zıplayabildiklerini biliyorsunuzdur. Meziyetleri bununla da bitmeyen pirelerin, ağırlık kaldırmada da en az karıncalar kadar becerikli olmaları, onları 1800’lü yılların en gözde seyyar eğlencesi haline getirmişti. Bugün artık pire sirklerine pek rastlanmasa da, onlar yaşamlarını kaldıkları yerden sürdürüyorlar. Peki pirelerin son yılların sihirli kelimesi inovasyonla nasıl bir bağlantısı var?
Pirelerin öğrenilmiş çaresizliği
Kavanozdaki pireler deneyini hiç işittiniz mi? Bir kavanoza konulan pirelerin, kapak yerinde değilken, kavanozdan çıkmak için en iyi bildikleri işi yapıp zıplamaları yeterli. Ancak deneyin bir sonraki aşamasında pireler kavanoza geri konulur ve kavanozun üstü bir kapakla örtülür. Pireler tabii ki çıkmak için yeniden zıplarlar, ancak bu kez kafalarını fena halde çarpıp geri düşerler. Bir kere daha zıplarlar ve tekrar aynı hazin sonuç…
Kafalarını birkaç kez bariyere çarpan pireler, artık durumu kendilerince kontrol altına alırlar ve o kadar yükseğe zıplamamaya başlarlar. Bu noktadan sonra siz kavanozun kapağını kaldırsanız bile, pireler artık dışarı zıplamayacak ve birilerinin kendilerini kavanozdan çıkarmasını bekleyeceklerdir. Deneyin daha da ilginç sonuçlarından biri, bu ortamdaki bebeklerin de, tıpkı ebeveyinleri gibi düşük seviyeli birer zıplayıcı olarak dünyaya gelmesi…
Risk almadan inovasyon konusunda yol almak pek mümkün değil...
İnovasyon nerede saklı?
Belli ki pirelerin boyun eğme konusundaki bu aceleci davranışları, onları risk almaktan uzak ve huzurlu bir yaşama yönlendiriyor. Üstelik hep birlikte bunu yaptıklarında, kendileri gibi gerçek kapasitesini bilmeyen, sakin bir hayat sürmeyi tercih eden yeni nesiller yetiştiriyorlar. Yaşadıkları ortam risksiz ve rahat gibi gözükse de, hayatlarının geri kalanını aslında görünmez sınırlarını net bir şekilde kafalarına kazıyan bu kavanozda geçirmek zorundalar. Ne acı değil mi!
Son yılların anahtar kelimesi “inovasyon”, yani yenilik, belli süreçlerin senfonisiyle mümkün olabiliyor. İnovasyon sözcüğü çoğu zaman yaratıcılıkla eşdeğer gibi görülse de, her yaratıcı insan bir inovasyon ortaya çıkaramıyor. Çünkü risk almadan, iyi bir gözlemci olmadan, gerçek ihtiyaçlara en yalın şekilde çözüm getirmeye çalışmadan inovasyon konusunda yol almak pek mümkün değil.
Bunları başarmak için sağlam hatalar yapmanız, hatta kafanızı birkaç kez öngörülmemiş bariyerlere çarpmanız kuvvetle muhtemel. Oysa pireler gibi insanlar da kafayı oraya buraya çarpmayı göze almaktansa, daha güvenli sularda yüzmeye meyilliler. Hele ki geliştirdikleri fikir ya da öneriler bir veya birkaç kez beğenilmeyip reddedilmişse, hemen pes edip kabuklarına çekilebilirler. Veya tıpkı pirelerin kapağa yakın, ancak ona değmeyecek şekilde zıplamaları gibi, sığ ve güvenli sularda yüzebilirler. Oysa inovasyon, her zaman daha derin suları mesken tutmuştur. Siz korkusuzca dalıp fikrinizi gün ışığına çıkarmazsanız, bir başkası yarın aynı fikri çıkaracak ve geliştirerek kendine yepyeni bir pazar yaratacaktır. O saatten sonra yapabileceğiniz en iyi şey, ancak onun açtığı yoldan yürümek olabilir.