Afife’nin başarılı oyuncuları
“Sahne Tozu Yutanlar”a konuk oldu
Zorlu PSM’nin sahne heyecanını paylaşan özel isimleri bir araya getirdiği YouTube serisi “Sahne Tozu Yutanlar”, Zorlu PSM YouTube kanalında yeni bölümleriyle devam ediyor. “Sahne Tozu Yutanlar”, Afife oyununun başarılı oyuncuları Tilbe Saran ve Necip Memilli ile Bora Akkaş, İdil Sivritepe ve Bedir Bedir’i bir araya getirdi.
Birbirinden farklı dijital içerikleriyle seyircilere farklı deneyimler sunan Zorlu PSM, “Sahne Tozu Yutanlar” programında, deneyimli isimlerin samimi sohbetleriyle sahnede olmanın ruhunu izleyicilerle paylaşıyor. Sahne heyecanını paylaşan sanatçıların hem birbirlerine merak ettiklerini sordukları hem de sahnenin kendileri için ne anlama geldiğini paylaştıkları Zorlu PSM’nin YouTube serisi “Sahne Tozu Yutanlar”ın konukları, sezonun en ses getiren oyunlarından olan Afife’nin başarılı oyuncuları Tilbe Saran ve Necip Memilli ile Bora Akkaş, İdil Sivritepe ve Bedir Bedir oldu.
NECİP MEMİLLİ
“Bizim ailede herkes şen şakraktır”
Necip Memilli, “İç disiplini ve otokontrolü çok yüksek bir oyuncusun. Sahnede enerjin gerçekten çok yüksek; bu, aşırıya kaçma tehlikesi de taşıyor ancak sende hiç rahatsız edici olmuyor. Bunu nasıl sağlıyorsun?” sorusunu soran Tilbe Saran’ı şu sözlerle yanıtladı:
“Otokontrolüm iyidir; bunu bana iyi öğretmişler ve özellikle dikkat ederim. Çünkü ne başkasının hakkını gasp etmek isterim, ne de rol çalmak. Buna özellikle özen gösteriyorum. Çocukken babam, her sene okul sonrası beni mutlaka farklı farklı işlerde çalıştırırdı; yani bir meslekte ustalaşmaktansa, her şeyi öğrenmemi ve bu işlerle ilgili bilgi ve tecrübe kazanmamı isterdi. ‘Hayat deneyimin olsun!’ derdi… Bu da bana çok faydalı oldu. Oyuncu olacağımı biliyordu, bu süreci gördü ve izledi; ancak buralara geleceğimi tahmin etmiyordu sanırım. Bizim aile hep şen şakraktır; çok şaka yapan, çok eğlenen ve kimseyi kırmamaya özen gösteren bir yapımız var.”


TİLBE SARAN
“İlk sahneye çıktığımda herkes deprem oluyor sandı.”
Necip Memili’nin, “Oyun günleri sahneye çıkmadan önce oturduğun yerden nasıl konsantre olduğuna bakıyoruz ve bu bize de edep ve izan kazandırıyor. Bu yaklaşımını nasıl keşfettin?” sorusuna Tilbe Saran’ın cevabı şöyle oldu:
“Sanırım bu, ustaları gözlemleyerek kendiliğinden kazandığım bir alışkanlık. Söylediğin gibi, edep ve adap, alışkanlıklar tecrübeyle kazanılıyor. Ben de Yıldız (Kenter) Hoca’nın öğrencisi ve yetiştirmesi olarak bu alışkanlıkları kazandım; hatta Demet (Evgar) de aynı şekilde. Yıldız Hoca’nın tiyatroya girmeden önce sahnenin trabzanının tozunu alması, yerde bir iplik görse onu alması, tiyatroya girer girmez tuvaletleri kontrol etmesi ve gerekirse temizlemesi gibi detayları beni çok etkilerdi. Profesyonel olarak tiyatroya Kenter Tiyatrosu’nda okuldayken başlamıştım. O zamanlar Tennessee Williams’ın Arzu Tramvayı oyununda hasta olan bir oyuncunun yerine sahneye çıkmam istendi. Koşa koşa tiyatroya gittim. Yıldız Hoca, rolü son dakikada daha ağırlıklı bir role çevirmiş… Tabii bu yüzden daha fazla ezber yapmam gerekiyordu. Sahneye çıktığımda öyle çok titriyordum ki herkes deprem olduğunu sanmış. Henüz konservatuvardaydım, en fazla 20-21 yaşlarındaydım işte. O gün oyun oynandı ama nasıl oynandığını hatırlamıyorum.”
BORA AKKAŞ
“Oyunculuk bazen incitici bir meslektir.”
Bora Akkaş, “Afife Jale’nin verdiği mücadeleyi nasıl yorumluyorsun? Bu mücadele senin bakış açını nasıl etkiledi; Afife’nin sanata olan tutkusu ve cesareti sana kişisel olarak nasıl ilham verdi?” sorusunu soran Bedir Bedir’i şöyle yanıtladı:
“Açıkçası inandığın bir şeye adanmış bir hayatın kendisi insana başarmış gibi hissettirebilir. Bu sadece Afife için değil, tüm tutkulu insanlar için geçerli. Örneğin benim için de. Kendi hayatlarımızın daha küçük ölçeklerinde, hepimiz oyunculuk kariyerimizde ulaşmak istediğimiz noktalar için mücadeleler verdik. Vazgeçmeyi düşündüğümüz, kalbimizin kırıldığı anlar oldu. Çünkü oyunculuk, özellikle kadın olmak veya o dönemin Türkiye’sinde yaşamak bir kenara, başlı başına çok incitici bir meslek. Dış görünüşünüzün birebir yargılandığı ve buna göre değerlendirildiğiniz bir alan. Bazı roller, yalnızca dış görünüş özellikleriniz uygun olmadığı için size verilmeyebiliyor. Örneğin, kilolu, kısa boylu ya da yaşlı bulunabilirsiniz. Bu yüzden Afife’nin hikayesini anlatırken onunla çok ortak nokta bulabiliyorum. Bazen, Afife’nin yaşadıklarına saygısızlık etmek istemediğim için, ‘Yok ya, benimki o kadar büyük değil!’ diyorum. Ama kendi küçük ölçekli hayatımda da gerçekten benzer krizler yaşadım; kendime olan inancımı kaybettim ve kendimi sorguladım diyebilirim.”


İDİL SİVRİTEPE
“Afife ile her gün yeni bir şey keşfediyorum.”
İdil Sivritepe, “O dönemi sahnede canlandırmak nasıl bir duygu? Rolünün senin üzerinde bıraktığı en büyük etki nedir?” sorusuna şu cevabı verdi:
“O dönemi sahnede canlandırmak nasıl bir duygu derseniz, oyuncaklı taraflarından büyük keyif alıyorum. Özellikle o dönemin kıyafetlerini giymek beni adeta çocuk gibi heyecanlandırıyor. Uzun kıyafetler, feraceler, Ermeni toplumunun ya da Türk-Müslüman toplumunun kıyafetleri ve aksesuarları beni çok etkiliyor. Çünkü bunları hayatımızda gerçek bir şekilde yaşayamayız ama sahnede, o dönemin bir parçasıymış gibi, iki saat boyunca onlarla vakit geçirebiliyoruz. Bu yüzden bu süreci çok seviyorum. Daha önce bir dönem işinde yer almamıştım ve bu kıyafetlerle inanılmaz mutlu hissettim kendimi. Rolün üzerimde bıraktığı derin iz ise her gün değişiyor. Bu yüzden çok net bir cevap veremem; her oyun, bir yolculuk gibi, bana yeni bir şeyler keşfettiriyor. Son oyundan çıktığımda, Refika’yı anlamak açısından yeni bir bakış açısı kazandığımı fark ettim. Fakat başka bir oyunda, Afife olmak ne demek, işte oradan da kadınlarla ilgili yeni ve bambaşka cümleler buluyorum.”
BEDİR BEDİR
Karakteri ortaya çıkarma sürecinden daha çok keyif alıyorum.”
Bedir Bedir’in, “Aynı soruyu size de soracak olursak; o dönemi sahnede canlandırmak nasıl bir duygu? Rolünün senin üzerinde bıraktığı en büyük etki nedir?” sorusuna yanıtı şöyle oldu:
“Bir oyuncu olarak, sahnedeki temsilden ziyade keşfetme sürecine bayılıyorum. Bu, bir bilim insanının bir şey bulduğu an değil de, onu bulmak için uğraştığı süreç gibi. İşte beni asıl cezbeden kısım bu. Çünkü daha önce yapılmamış bir şeyi yaptıktan sonra herkes onu bilir, ama ben sürecin kendisini seviyorum. Bu yüzden dönem oyunlarında yaşamış bir insanı ya da belli bir dönemi oynamak bana ayrı bir katman kazandırıyor. Günümüzdeki insan davranışları, hassasiyetleri ve öncelikleriyle yüz yıl öncesinin insanları çok farklıydı ve ben o dönemi deneyimlemedim, sadece kitaplardan gördüm. Bu yüzden o adı konmaz kimyayı keşfetmek beni çok etkiliyor. Bu sadece kostümle de ilgili değil. Bıyığı uzatıp bir dönem kalpağı takarak ‘O oldum!’ demekten öte, o insanın tınısını, rengini, bakışını anlamaya çalışmak... Örneğin, İkinci Dünya Savaşı döneminde yaşasan, o dönemin bedende bıraktığı etkilerini araştırırsın. Her akşam, ‘Oyun oynanacak mı? Bilet satıldı mı?’ diye düşünürsün. Arka sokakta İstiklal Caddesi var ve yüz yıl önce Ermenisin... Tüm bunlar bedenine, kıyafetine ve konuşmana bir şeyler katıyor. Bu süreci araştırmak bana büyük keyif veriyor. Benim rolüm Civanyan, yani daha kurumsal bir karakter, ama rolün içindeki süreç beni çok etkiledi. Bunun için birçok araştırma yapıp farklı uçları denemek ve sonunda kendimce bir denge yakalamış olmak benim için çok tatmin edici bir sonuç oldu.”
