
ZORLU HOLDİNG KURUMSAL İLETİŞİM & SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK GENEL MÜDÜRÜ
ASLI ALEMDAROĞLU:
“Geçici çözümler aramak için değil, sistem temelli bir dönüşümü yaratmak için çalışmamız gerekiyor.”
Zorlu Holding, Akıllı Hayat 2030 stratejileri doğrultusunda “sorumlu yatırım holdingi” yaklaşımı ile hareket etmeye ve bu anlayışla, çevresel, sosyal ve yönetişim (ÇSY) alanlarında değer yaratacak çözümleri hayata geçirmeye devam ediyor. Yeniliklere uyum sağlama ve teknolojiyi sistemlerine entegre etme noktalarında profesyonel ve işlevsel çözümler sunan Zorlu Holding, özellikle pandemi sürecinde büyük ölçüde dijitalleşme ve sürdürülebilirlik odaklı projeler üretti. Zorlu Holding Kurumsal İletişim & Sürdürülebilirlik Genel Müdürü Aslı Alemdaroğlu ile Zorlu Grubu’nun projelerini ve sürdürülebilirlik adına atılan adımları konuştuk.
Son yıllarda küresel ısınma, salgınlar, göç ve bunun gibi birçok küresel meseleyle karşı karşıyayız. Yaşadığımız pandemi ve iklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuzlukları da düşündüğümüzde, bu küresel meseleleri sürdürülebilirlik çerçevesinde nasıl değerlendiriyorsunuz?
İklim krizi, eşitsizlikler, savaşlar, sağlık ve geçim sıkıntısı, artan nüfus karşısında kaynakların yetersizliği ve göç gibi küresel meselelerimiz var. Bunlar oldukça karmaşık ve çok boyutlu meseleler. Bugünün değil onlarca yılın biriken sorunları. Pandemi bu küresel meselelerle bizi daha fazla yüzleştirdi. Buzdağının görünmeyen kısmının farkına varmaya başladık. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2020 Küresel Riskler Raporu’na göre, gerçekleşme olasılığı açısından ilk beş riskin tamamı çevresel risklerden oluşuyor. Bunların yaratacağı olumsuz etkiyi önleyemezsek, ne üzerinde sağlıklı bir şekilde yaşayacak bir gezegenimiz kalacak ne de işimizi gücümüzü devam ettirebileceğimiz bir sosyo-ekonomik yapı. Devletlerin ve şirketlerin Paris İklim Anlaşması çerçevesinde son dönemde açıkladıları taahhütler de bu konularda güçlü bir farkındalık oluşmaya başladığını gösteriyor.
Bu meselelerin hiçbiri yapı itibarıyla tek başına devletlerin, kurumların ya da şirketlerin çözebileceği türden meseleler değil. Bunu pandemi ile birlikte çok daha iyi bir şekilde anladık. Önce bir sağlık sorunu olarak ortaya çıktı; sonra sosyal, ekonomik ve toplumsal bir krize dönüştü. Tek bir kurum ya da ülkenin ürettiği çözümler işe yaramadı. Hâlâ sürdürülebilir bir çözüm için tüm dünya uğraşıyor. Bu nedenle, tüm bu meselelerin çözümü için kolektif akılla şekillenen somut aksiyona, çabaya ve sürdürülebilir yaklaşımlara ihtiyaç var. Geçici çözümler aramak için değil, sistem temelli bir dönüşümü yaratmak için çalışmak gerekiyor. Bunun için ekonomideki en büyük güç olan özel sektöre büyük sorumluluk düşüyor. Çünkü şirketler yarattıkları ekonomik ve sosyal etki ile bu dönüşümü yaratabilecek en temel aktörlerden biri. Şirketlerin değişip dönüşmesi, çevresel, sosyal ve yönetişime dair konularda öncülük etmesi hızlandırıcı rolü üstelenecek; bireylere de bu konuda hem ilham verecek hem de daha yaşanabilir dünyanın mümkün olduğuna dair inancı pekiştirecek diye düşünüyorum.
Son yıllarda şirketlerin kâr temelli yaklaşımdan paydaş temelli bir yaklaşıma doğru geçiş yaptığını görüyoruz. Bu oldukça sevindirici bir gelişme. İş dünyasının zirvesi olarak bilinen Davos’un yıllardır değiştirmediği manifestosunu “paydaş kapitalizmi/ ekonomisi” olarak açıklaması bu dönüşümün dönüm noktalarından biriydi. “Peki, şirketler burada somut olarak ne yapmalı?” derseniz, yönetim danışmanlığı firması McKinsey & Company, Davos Zirvesi’nde gündeme gelen paydaş kapitalizmi kavramını ele aldığı raporunda, Dünya Ekonomik Forumu Kurucu Başkanı Dr. Klaus Schwab tarafından yıllar sonra yeniden gündeme getirilen bu kavrama neden ihtiyaç duyulduğunu çok güzel anlatıyor. Merak edenlere özellikle bu raporu okumalarını tavsiye ediyorum. Bu rapor, paydaş katılımını gerçekleştirmeyi hedefleyen şirketlere rehberlik edecek 5 ilkeyi şöyle sıralıyor: yönetim kurulunu sürece dahil etmek, çevresel hedefler belirleyip takip etmek, tüm tedarikçilerin gelişimi için çalışmak, tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılarken uzun vadeli faydaya odaklanmak ve çalışanlara saygı duyup geleceklerine yatırım yapmak.
Bütün bunları ancak şirketlerimizin iş süreçlerini ve gelecek stratejilerini sadece kârlılık odaklı değil, çevresel, sosyal ve yönetişim (ÇSY) boyutuyla uyum içinde bir yaklaşımla tasarlamasıyla başarabiliriz. Büyüme temelli yaklaşımdan paydaş temelli yaklaşıma geçiş şirketleri elbette zorlayabilir, ama tüketiciler ve çalışanlarla birlikte finans dünyasında ve yatırımcılar tarafında sorumlu şirketlere yönelik ilginin giderek arttığını da göz ardı etmeyelim. ÇSY kriterlerini gözeten yatırım fonlarının büyüklüğü, 2015 yılından bu yana küresel olarak üç katına çıktı. Yapılan projeksiyonlara göre 2020 sonu itibarıyla 38 trilyon dolara yaklaşan ÇSY temelli varlıkların, 2025 yılında yaklaşık olarak %40 artışla 53 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Özetle, sürdürülebilirliğin merkezde yer aldığı bu paydaş temelli yaklaşım daha iyi bir geleceğin inşasına imkân sağlarken, aynı zamanda ekonomik anlamda şirketlerin değerlerine de olumlu yönde etki edebilecek bir değişim fırsatı yaratma potansiyeli taşıyor.
“Yenileyici iş modelleri kapsamında şirketlerimiz, yenilebilir enerjiden sürdürülebilir ve akıllı tekstillere, akıllı elektronik ve ev eşyalarından elektrikli araçlar için şarj cihazları ve batarya sistemlerine kadar uzanan, sürdürülebilirlik odaklı etkinin çok yüksek olduğu alanlarda Türkiye’de öncü işlere imza atmayı sürdürüyor.”
Zorlu Grubu, yenilenen Akıllı Hayat 2030 stratejisi çerçevesinde insan odaklı ekosistemler ve yenileyici iş modellerini baz alarak çalışıyor, radikal iş birliklerine zemin açarak ekosistemlerin güçlendirilmesine odaklanıyor. Bize neden bu başlıklara odaklandığınızı ve bu konularda neler yaptığınızı anlatabilir misiniz?
Zorlu Holding olarak dünyadaki paydaş temelli dönüşüme cevap verdiğimiz Akıllı Hayat 2030 stratejisi doğrultusunda “sorumlu yatırım holdingi” yaklaşımını benimsiyoruz. Bu anlayışla, çevresel, sosyal ve yönetişim (ÇSY) alanlarında belirlediğimiz değer yaratacak hedeflerimizi, grup şirketlerimizin de sahiplendiği ve ihtiyaçları özelinde yönettiği bir dönemi başlatmış durumdayız. İnsan kaynağı, inovasyon ve çevresel sermaye gibi finansal olmayan varlıklarımızı “insan odaklı ekosistemler” ve “yenileyici iş modelleri” olmak üzere iki alana yatırım yaparak yönetiyoruz. Bu alandaki hedeflerimize, tüm sektörlerimizle güç birliği içinde hızla ulaşmak adına radikal iş birlikleri gerçekleştirerek, karmaşık küresel sorunlara çok paydaşlı yapılarla yanıt vermeyi hedefliyoruz. İnsan odaklı ekosistemler yaklaşımıyla değer zincirimiz boyunca paydaş önceliklerini ön planda tutuyor; çalışan mutluluğu, işin geleceği, kapsayıcı değer zinciri ve toplumsal yatırım alanlarında ortak değer yaratıyoruz. Yenileyici iş modelleri ile toplumsal ihtiyaçları doğayla uyum içinde sürdürülebilir sistemler kurarak karşılıyor, iklim krizi ve döngüsel ekonomi alanlarında ekosistemi dönüştürüyoruz. Radikal iş birliklerini artırarak kolektif bilincin gücüyle köklü değişimler yapmayı hedefliyoruz.
İnsan odaklı sistemler kapsamında hayata geçirdiğimiz birçok proje bulunuyor. Çalışma arkadaşlarımızın yeteneklerini tam anlamıyla kullanabilecekleri, inovasyon temelli, kapsayıcı bir kurum kültürü oluşturuyoruz. Fırsat eşitliği zemininde, çeşitlilikten beslenen bir yaklaşımı güçlendirmek için çalışıyoruz. Kurum içi girişimcilikten toplumsal cinsiyet eşitliğine, kurumsal gönüllülükten sosyal inovasyona kadar uzanan birçok konuda değer yaratan projeleri hayata geçiriyor, inisiyatif alarak bu konulardaki kolektif çabanın gelişmesi ve ekosistemler oluşturulması için katkı sağlıyoruz.
Bu kapsamda, sürdürülebilirlik odaklı konulara grubumuzda öncülük eden, Akıllı Hayat Mimarları adını verdiğimiz çalışma arkadaşlarımızı eğitimlerle destekliyoruz. Akıllı Hayat Akademisi çatısı altında Boğaziçi Üniversitesi ile içerik geliştirerek sürdürebilirlik alanında çalışanlarına yönelik eğitim programı açan ilk grubuz. Bu eğitimlere katılan Akıllı Hayat Mimarlarımız gelecek trendleri, sürdürülebilir inovasyon ve teknoloji, kurum içi girişimcilik, strateji, sürdürülebilirlik liderliği, çeşitlilik ve kapsayıcılık, amaç odaklı şirket olma gibi farklı konularda eğitimler alarak bu alanlardaki kapasitelerini geliştiriyor.
Yaratıcılığı ve girişimciliği teşvik eden inovasyon odaklı iş kültürünün sürdürülebilir büyümenin ön koşulu olduğuna inanıyoruz. Bu çerçevede geliştirdiğimiz bir diğer projemiz ise kurum içi girişimcilik programımız Parlak Bi’Fikir. 2020 yılında tamamladığımız programın birinci döngüsünden iki start-up çıkardık. Programın ikinci döngüsünü ise pandemiye rağmen dijital imkânları kullanarak gerçekleştirdik. 700’ü aşkın fikir başvurusunun olduğu ikinci döngü sonucunda Zorlu Grubu içerisinden üç yeni start-up çıkardık. Bu start-up’lardan iki tanesi paylaşım ekonomisi yaratıyor. Öte yandan programın birinci döngüsünde takımlarda yer almış, ancak yatırım alan ekiplerde bulunmayan kişilerden oluşan inovasyon elçilerimiz Zorlu Grubu’nda inovasyon kültürünün dönüşümünü pekiştirmek için önemli bir rol üstlendiler; ikinci döngüde yer alan takımlara destek oldular ve ilk döngüdeki tecrübelerini de aktarma fırsatı yakaladılar. Parlak Bi’Fikir’in ikinci döngüsü ile birlikte girişimcilik ve inovasyonu kurum kültürümüzü daha da pekiştirirken start-up yapılarının temel özelliği olan hız, çeviklik ve esneklik gibi alanlarda kendimizi geliştirmeyi sürdürdük. Bireyler açısından bakıldığında ise çalışan nezdinde kurum içi girişimcilik; değer üretmek, fikri mülkiyet yaratmak, parçası olduğu topluluğa değer kazandırmak, hayati bir ihtiyacı karşılamak ya da sosyal fayda yaratmak gibi birçok motivasyon kaynağı sunuyor. Ortak akıldan, kolektif çalışma prensiplerinden beslenen, esneklik ve çeviklik ilkeleriyle uyum kapasitesi yüksek bir kurum kültürünü güçlendirmek adına kurum içi girişimciliği önemsiyoruz.
Diğer taraftan rekabetçilik anlayışı içinde kolektif çabayı güçlendirecek birçok çalışma yapıyoruz. Küresel meselelere yönelik çözüm odaklı sürdürülebilirlik alanında farklı temalarda toplantılar düzenleyerek farklı şirket ve kurumlardan alanında duayen isimleri bir araya getiriyoruz. Global Compact Türkiye, SKD Türkiye ve TÜSİAD tarafından oluşturulmuş bir iş birliği platformu olan İş Dünyası Plastik Girişimi’nin imzacısı olarak, plastik meselesine yönelik somut aksiyonların alınmasına öncülük ediyoruz.
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı rehber alan Akıllı Hayat 2030 stratejimiz doğrultusunda “Nitelikli Eğitim” odaklandığımız önemli alanlardan birini oluşturuyor. Çünkü mega trendlerin etkisiyle şirketler ve kurumlar hızla dönüşürken, şirket ve kurumların ihtiyaç duydukları yetenekler de hızla değişiyor. Yapılan farklı araştırmalar, bu sebeple ortaya çıkan “yetenek açığı” nedeniyle şirketlerin ihtiyaç duydukları yetenekli işgücünü bulmakta zorlandığını ortaya koyuyor. Bu anlayışla Mehmet Zorlu Vakfı (MZV) aracılığıyla sunduğumuz burslar ve inşa ettirdiğimiz eğitim kurumlarının yanı sıra 2016 yılından bu yana paydaşı olduğumuz MZV-MEF YetGen 21. Yüzyıl Yetkinlikleri Eğitim Programı aracılığıyla gençlerin 21. yüzyılın gerektirdiği beceri ve yetkinliklerle donanmalarına destek veriyoruz.
Bununla birlikte kaynaklarımızı sosyal etki yaratabilecek alanlara yönlendiriyoruz. Bu anlayışla dört yıl önce Zorlu Holding olarak sosyal inovasyon platformu imece’nin kurucu ortaklarından biri ve aynı zamanda ilk üç destek programının da partneri olduk. İlk üç mesele sürecini de Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir kalkınma için belirlediği 17 amaç arasında yer alan “Nitelikli Eğitim” “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” ve “Eşitsizliklerin Azaltılması” konuları etrafında gerçekleştirdik. imece’nin o süreçte yolu 43 sosyal girişimciyle kesişti, bunların 10’u ile yakından çalışma fırsatı yakaladı. Destek programı 2020 yılında, büyüme aşamasındaki etki girişimcilerinin ihtiyaçlarına yanıt verecek bir etki hızlandırma programına dönüştü. Biz Zorlu Holding olarak bu programın da ana partneri olduk. imece Impact Etki Hızlandırma Programı kapsamında 3’ü Döngüsel Ekonomi, 4’ü Nitelikli Eğitim alanlarına odaklanan 7 girişim ile birlikte çalışıldı. Girişimlerin etki raporları hazırlanırken aynı zamanda ihtiyaçları olan iletişim, hukuk, ürün geliştirme gibi alanlarda da destek sunuldu.
Yine Zorlu Holding olarak ev sahipliği yaptığımız ve hem Türkiye hem de yurt dışından farklı aktörlerin katılımıyla Mart 2021’de gerçekleştirdiğimiz imece summit Geleceğe Etki Zirvesi bizim için çok verimli geçen, kıymetli iç görüler edindiğimiz bir zirve oldu. Mevcut sistemi insanlara, çevreye ve gezegene hizmet edecek şekilde dönüştürmenin bir zorunluluk olduğunu ve onarıcı bir zihniyete sahip yeni bir liderlik yaklaşımının gerektiğini, sorgusuz ve odaksız ekonomik büyüme yerine inovatif, kapsayıcı, şeffaf, sürdürülebilir ve iyileştirici bir dönüşüme ihtiyaç olduğunu, bu dönüşümün ise kurumlardan bireylere, iş dünyasından sivil topluma kadar topyekûn bir iş birliğinden geçtiğini bir kez daha görmüş olduk.
Gönüllülük çalışmalarını hem ortak değer yaratmak hem de sistemsel dönüşümü gerçekleştirmek adına çok önemsiyoruz. Kurumsal gönüllülük programımız “Kıvılcımlar Hareketi” ile 2018 yılından bu yana 1.500’den fazla gönüllümüzle, toplumsal sorunların çözümüne ve sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlamak için, toplumsal eşitsizliklerin giderilmesi ve çevre olarak belirlediğimiz odak alanlarımız doğrultusunda gönüllülük çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Bu kapsamda şu ana dek toplamda 8.500 saat gönüllülük çalışması gerçekleştirildi. Pandemi ile birlikte e-gönüllülük çalışmalarına ağırlık verdik ve 700 saatten fazla e-gönüllülük saatine ulaştık.
Yenileyici iş modelleri kapsamında şirketlerimiz, yenilebilir enerjiden sürdürülebilir ve akıllı tekstillere, akıllı elektronik ve ev eşyalarından elektrikli araçlar için şarj cihazları ve batarya sistemlerine kadar uzanan, sürdürülebilirlik odaklı etkinin çok yüksek olduğu alanlarda Türkiye’de öncü işlere imza atmayı sürdürüyor.
“Sistem düşüncesi temelli, eşitsizliklerin azaltılmasına odaklanan, iş birliği ve ortaklıklardan güç alan, ortak değer yaklaşımına sahip, sosyal etki odaklı, sürdürülebilir üretim ve tüketimi destekleyen toplumsal yatırımlara odaklanmaya devam edeceğiz.”
Zorlu Holding, Akıllı Hayat 2030 sürdürülebilirlik vizyonunun önemli bir parçası olarak hayata geçirdiği toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili çalışmaları geliştirmeye devam ediyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımı stratejik çerçeveniz doğrultusunda bugüne kadar hangi konuları ele aldınız?
İnsan odaklı ekosistemler kapsamında ele aldığımız temel konulardan birini de toplumsal cinsiyet eşitliği oluşturuyor. Kadınların hayatın her alanında ve karar alma süreçlerine tam ve etkin biçimde katılımlarını önemsiyor, grup şirketlerimizin tümünde toplumsal cinsiyet eşitliğini destekliyoruz. Kapsayıcı büyüme ve çalışma hayatında kadın erkek eşitliğinin sağlanmasına katkı verme taahhüdü ile 2015 yılında Birleşmiş Milletler Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ni (WEPs) imzaladık. Bu konuyu hem yönetim seviyesinde sahiplenerek hem de tüm sektörlerden gelen yaklaşık 100’ü aşkın bir ekiple beraber yönetiyoruz. Son bir yılda pandemiye rağmen bu konuda önemli aksiyonlar aldık. Tüm iş süreçlerimizde dinamizme, yenilikçiliğe ve yaratıcılığa değer veren bir şirket olarak kapsayıcı ve çeşitlilikten beslenen bir kurum kültürü oluşturmak ve iş dünyası başta olmak üzere toplum genelinde eşitliği sağlamaya bir adım daha yaklaşmak için taahhütlerimizi içeren Eşit Bi’Hayat manifestomuzu paylaştık. Bu kapsamda, söylem, iş ortamı, paydaşlarla iş birliği alanlarında fırsat eşitliğini gözeterek hareket etmeyi hedefleyen bir iş kültürünü geliştirmeyi sürdürüyoruz.
Dilimize yerleşmiş cinsiyetçi söylem kalıplarından ve deyimlerden kaçınmamız için yol gösterici bir sözlük olarak Eşit Bi'Hayat Sözlüğü'nü tasarladık ve tüm paydaşlarımızın erişimine açtık. Saçı uzun aklı kısa, elinin hamuru, erkek sözü gibi birçok kelime ile aslında her gün eşitsizliği teşvik ediyoruz. Eğer Eşit Bi’Hayat istiyorsak işe önce buradan, yani dilimizi düzelterek başlamamız gerekiyor. O yüzden biz eşitliği sağlamak için “Bazı kelimelerin gölgede kalma zamanı geldi” diyoruz. Eşit bir dili söylemlerimizin ana unsuru yapmaya söz veriyoruz. Bu konuda iş dünyasına da örnek olmak istiyoruz. Bu yüzden Eşit Bi'Hayat Sözlüğü’nü hayata geçirdik. Bununla birlikte kadına yönelik her türlü şiddete karşıyız. Bu kapsamda Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu’nun TÜSİAD ile iş birliği içinde yürüttüğü, UNFPA ve Sabancı Vakfı tarafından desteklenen İş Dünyası Aile İçi Şiddete Karşı (BADV) projesine katılarak Ev İçi Şiddeti Önleme Politikası’nı yayımladık. Bu politikayla, şiddete uğrayan çalışma arkadaşlarımızın çekinmeden sorunu paylaşabilecekleri ve kendilerini güvende hissedecekleri bir iş ortamını pekiştirmeyi amaçlıyoruz. Politikamızda şirket içi ve şirket dışı başvuru kanalları ve atılması gereken adımları paylaşıyoruz. Eğitimler ve gerekli destek mekanizmalarını da harekete geçiriyoruz.
Sürdürülebilirlik odaklı olarak Zorlu Grubu önümüzdeki dönem için nasıl bir yol haritasına sahip, gelecek 5 yılı nasıl planlıyor?
Akıllı Hayat 2030 stratejimiz doğrultusunda sorumlu bir yatırım holdingi olarak çevresel, sosyal ve yönetişim odaklı işler üretmesini sağlayarak karbonsuz ve daha sorumlu bir ekonomiye geçişi hızlandıracağız. Yenileyici iş modellerimizle, 2030 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmayı hedefliyoruz. 2050 yılına kadar bu hedefi tüm değer zincirini kapsayacak hale getireceğiz. Atıklarımızı ise 2030’a kadar %50 azaltılmayı, 2050’ye kadar sıfır atık noktasına ulaşmayı hedefliyoruz. 2030’a kadar kullanılan suyun %50’sini, 2050’ye kadar %100’ünü geri kazanmayı amaçlıyoruz. Kuracağımız insan odaklı ekosistemlerle Grup olarak 2030’a kadar FAVÖK’ümüzün %1’ini Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na katkı veren çalışmalara ayırmayı planlıyoruz. Sistem düşüncesi temelli, eşitsizliklerin azaltılmasına odaklanan, iş birliği ve ortaklıklardan güç alan, ortak değer yaklaşımına sahip, sosyal etki odaklı, sürdürülebilir üretim ve tüketimi destekleyen toplumsal yatırımlara odaklanmaya devam edeceğiz.
Bu kapsamda Toplumsal Yatırımlar başlığı altında kaynaklarımızı daha etkin kullanmak adına Zorlu Holding çatısı altında özel bir çalışma başlattık. Çünkü daha önce de ifade ettiğim karmaşık meseleleri önümüze koyup fotoğrafa baktığımızda, kaynaklarımızı her zamankinden daha doğru kullanmak ve toplumsal etkisi yüksek alanlara yönlendirmek zorundayız.
Buna paralel olarak yeni dönemde projelerin haritalandırılması, strateji doğrultusunda odak alanların belirlenmesi, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ile ilişki ağının kurulması, toplumsal yatırım ile ilgili eğitimler verilmesi, iş birlikleri ve ortaklıklar geliştirilmesi gibi birçok adım atacağız. Mevcut projelerimizi geliştirmeye devam ederken bu kapsamda yeni projeler de üreteceğiz.
Ayıracağımız %1’lik kaynağı etki gücü yüksek alanlara yönlendirebilirsek, yaptığımız toplumsal yatırımın çok büyük bir değişimi ve dönüşümü tetikleyebileceğini biliyoruz. Çünkü bugüne kadar bu anlayışla nitelikli eğitim, toplumsal cinsiyet eşitliği, eşitsizlikleri azaltılması başta olmak üzere SKA’lara odaklı konular üzerine toplumsal yatırımlar yaptık. Bunların çoğunu da ölçümlüyor ve nasıl bir etki yarattıklarını görebiliyoruz. Bu anlayışla şirketlerimizin bir yandan yenileyici iş modelleriyle karbonsuz, daha az su ve enerji tüketen bir dönüşümü tetiklerken bir yandan da ortak değer temelli toplumsal yatırım stratejisi rehberliğinde toplumsal etkisini daha da artıracağı bir gelecek inşa etmek için var gücümüzle çalışacağız.